30 Ekim 2019 Çarşamba

Devlet

''Demokrasinin asıl prensibi, halkın egemenliğidir.Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır.Eğer bu sağlanmazsa demokrasi,otokrasiye geçebilir.Halk övülmeyi sever.Onun için güzel sözlü demogoglar, kötü de olsalar başa geçebilirler.Oy toplamasını bilen herkesin devleti idare edebileceği zannedilir.''

Hepinize tekrardan merhaba! Sizleri bugünkü kitabımızdan bir alıntı ile karşılamak istiyorum.Bugünkü kitabımız Platon'un Devlet isimli eseri.Aslında bu kitap 11.sınıftayken ilk okuduğum felsefe kitapları arasında yer alıyor.Siyaset felsefesi denilince akla gelen başyapıtlardan biri kesinlikle.Platon'un meşhur sözlerinin altını doldurmak için yazdığı bir kitap olduğunu düşünüyorum.Ne demek istediğimi birazdan daha iyi anlayacaksınız.Çok fazla spoiler vermeden içeriğine bir göz atalım öyleyse.Kitap,ideal bir devlet düzeninin nasıl olması gerektiğinin tartışıldığı bir kitap.Diyaloglar şeklinde karşımıza çıkmakta.Sadece ideal devlet düzeni ile de kalmayıp aynı zamanda askerlik,devlette kadının yeri,çocukların savaşa katılımı,nitelikli vatandaşın özellikleri gibi toplumsal birtakım konulara da değinmiş Platon.Başlangıçta doğruluk,eğrilik,iyilik kötülük, kavramları irdelenerek okuyucuya bir ön düşünce taslağı hazırlandırılmış olmalı.Aslında ahlak felsefesinin alanına giren bu konuların siyaset felsefesi ile harmanlanması beni çok etkilemişti.Devamında ise ahlak felsefesinden yola çıkılarak bahsedilen bu kavramların pekiştirildiğini görüyoruz.Kitap boyunca toplumun,toplum düzeninin oluşmasından devlet yapısının ortaya çıkışını ancak bu süreçte insanın yalnız olmadığını ve mutlaka sosyal bir varlık olduğundan kendi kendine yetemeyeceğini başka insanlara da gereksinim duyacağı gerçeğini bol bol dile getirmiş.Hatta Platon'a göre devleti oluşturan asıl nedenin hiçbir insanın kendi kendine yetememesi ve diğer insanlara olan gereksinimi olarak gösterilmiş.Kitabın devamında Platon'a göre devletin ödevi nedir sorusunun cevabına da rastlamaktayız.Bu durumu da ''insanları erdemli kılarak birlikte ve mutlu bir şekilde yaşamalarını sağlamaktır'' ibaresiyle gayet makul şekilde açıklamış.Olması gerekeni kısa ve öz biçimde bize sunduğunu görmekteyiz.Platon'un ideal devlet yapısına değinmeden geçemeyeceğim.'' Ya filozoflar yönetici olmalı ya da yöneticiler filozof.'' cümlesiyle karşılaşmışsınızdır.Platon'un Devlet kitabında anlattığı şey tam olarak da bu. Platon'a göre ideal devlet 3 hiyerarşik sınıftan oluşmalıdır:Yöneticiler, askerler ve işçiler.İşçiler ile ilişkilendirilen organ midedir mesela.Onlar çalışıp gerekli üretim araçlarını üretirler.Askerler ise kalp ile ilişkilendirilir.Cesur olmalı ve vatanlarını korumalıdırlar.Krallar ya da  yöneticiler ise beyin ile ilişkilendirilir ve her şeyin varlığı onlara bağlıdır.Devletin sorunsuz bir şekilde yürütülebilmesi için devleti beynini daha çok öne çıkaran insanlara emanet edin der Platon.Ona göre bu kimseler filozoflardır.Ya kralların filozof ya da filozofların kral olması gerektiğini bu üçleme ile anlatır bizlere.Aslında bakınca gayet mantıklı gelmişti bana.Eleştirebileceğim tek noktanın hiyerarşik olduğunu düşünüyorum.Elbette günümüz toplumunda da buna rastlıyoruz. Ama bu hiyerarşi eğer bir kastlaşma niteliğinde ise o zaman bu fikre pek de katılabileceğimi söyleyemem.İçerik hakkındaki bölümümüz bittiğine göre şimdi sırada alıntı yorumlama kısmı var...

1.)''KALABALIĞA KARŞI BU KADAR KATI OLMA.ŞÜPHESİZ Kİ DÜŞÜNCELERİNİ DEĞİŞTİRECEKLERDİR.''

Muhteşem bir eleştiri yapıldığını düşünüyorum bu sözle.Çoğunluğun her zaman haklı bulunmasına,çoğunluktaki bireylerin azınlıktaki düşüncelere gerektiği kadar saygı göstermediğine,çoğunluktaki düşünceye sahip olan insanların ben diğerlerine de saygılıyım dese de aslında bir yandan onları manipüle edip bir zaman sonrasında kendisi gibi düşünmeye zorladığına ve daha bunlara benzer sayabileceğim nice duruma haklı bir eleştiri olarak algıladım bu sözü.Platon zaten insanın sosyal yönüne oldukça önem veren bir düşünür.Kitapta da bundan epeyce bahsetmiş.Durum böyle olunca bu eleştiriyi yapması çok olağan .Çoğunluktakiler azınlıktakileri zorlamasa bile azınlıktaki düşünceye sahip insanlar bir süreden sonra kabullenme eylemine başkoyarlar. Sürekli etrafta gördükleri şeylerden etkilenmeyen insanların bile karşı düşünceyi kabullenmeseler bile kendisininkini bırakıp çoğunluğa daha ılıman yaklaşan  bir düşünceye sahip olma telaşına ne yazık ki rastlayabilmekteyiz.Bu sözle aynı zamanda insanların tek başlarına bir yaşam sürdüremeyecek kadar sosyal varlıklar olduğu gerçeğini ve ister istemez bir etkileşim söz konusu da olacağını anlayabiliriz.

2.)''BAŞLICA ÜÇ ÇEŞİT İNSAN VARDIR DERİZ: BİLGİSEVER, ÜNSEVER VE PARASEVER İNSAN.''

Platon'un tıpkı ideal düzende yaptığı gibi yine birtakım hiyerarşik sınıflandırmalara başvurduğunu açıkça görüyoruz. Bilgisever olarak nitelendirdiği insanların aslında yönetici olmaları gerektiğini düşündüğü filozoflar olduğunu, ünsever denilince de aklımıza asker sınıfının gelebileceğini ve parasever kısmı için de işçi sınıfını referans alabileceğimizi düşünerek Platon'un insan tiplemelerinde bile aslında ideal devlet düzenine bir göndermede bulunduğunu düşünüyorum.Elbette ki Platon için birinci tip olan bilgiseverler dışında diğerlerinin devleti yönetmeye haklarının olmadığı da yaptığım çıkarımlar arasında.

3.)''DOĞRULUK HERKESE BORÇLU OLDUĞUMUZ ŞEYİ ÖDEMEKTİR.''

Bu sözü kitapta okumayıp başka bir yerde okusam aklıma gelecek ilk isim kesinlikle Immanuel Kant olurdu.Ahlak felsefesinin içeriğine de değinerek tam bir sentez noktasına getirmiş işi Platon. Kant'ın ahlak felsefesinde duymaya alışkın olduğumuz erdem, iyi ahlak, doğruluk gibi kavramları Platon siyaset felsefesine uyarlamış bir nevi.Çünkü Platon'a göre bilen insan ahlaklıdır sonucunu çıkarmıştım kitaptan.Tıpkı hocası Sokrates gibi Platon da mutluğun bilgide gizli olduğunu düşünenlerden.Bu nedenle bilgiseverlerin ahlaklı insanlar da olacağını, ahlaklı oldukları için de temel ödev olarak görülen doğruluğun onlar tarafından eksiksiz uygulanacağı sonucuna bu bilgilerimi harmanlayarak varmıştım.Platon için değişen bir şey yok demek ki.Yöneticiler=bilgiseverler=ahlaklı insanlar şeklinde formüle edip yazmıştım kitabımın bir köşesine.

Alıntı yorumlama bölümümüzü de geride bıraktığımıza göre şimdi sırada genel fikirlerimi söyleyeceğim bölüm var.

Öncelikle kitap Ütopya olarak nitelendirilen ilk eser olma özelliğini taşıyor.Bu durum beni daha da meraklı bir okuyucu haline getirmişti.Ayrıca kitap İslam felsefesini de derinden etkileyen bir eserdir.Çünkü büyük bir İslam alimi olan Farabi'nin de eserlerinde bu etkinin açıkça görüldüğünü farklı bir kaynakta okumuştum.Ayrıca Platon'un kendi yaşadığı yer olan Antik Yunan'daki bitmiş demokrasiye olan eleştirisini okuyacağımı bilmek beni çok etkilemişti.Eleştirel eserler okumanın fikirlerimiz üzerinde yadsınamaz bir etkisi olduğunu düşündüğümden kaynaklı sanırım.Kitapta çok sevdiğim bir filozof olan Sokrates'e de değiniyor oluşu bir diğer artıydı benim gözümde.Anlatım olarak karmaşık ya da çok üst düzey bir kitap olduğunu düşünmüyorum.Hele ki Platon hakkında bir de ön bilginiz varsa kesinlikle sıkılmadan ve zorlanmadan okuyacağınız bir kitap.Yaptığı eleştirilerle yeni fikirler oluşturma yönünde de size ışık tutacağını düşünüyorum.Sadece siyaset felsefesi değil aynı zaman da ahlak felsefesi de içeriyor oluşu içerik yönünden kitabı ayrı bir zenginleştirmiş.Bu kadar zenginlik varsa bu kitapta eeee bize de okumak düşer dediğinizi duyar gibiyim.Öyleyse sizleri Platon'un bu muhteşem eserinin zengin içeriğinde yalnız bırakıyor ve yayınımı yine kitaptan bir alıntı ile sonlandırmak istiyorum:
''Eğriliğin en yüksek derecesi, doğru olmayıp doğru görünmektir.''
Hoşçakalın, felsefeyle kalın:) Bir sonraki yayında görüşmek üzere:)) 

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Felsefeye Giriş( adına aldanmayalım)