Merhaba arkadaşlar.Yeni yayınıma hoş geldiniz.Bugün sizleri Sartre'ın bir başka muazzam kitabı olan "Baudelaire" ile karşılıyorum.Bildiğiniz üzere Baudelaire anlatımı çok güçlü,Fransız edebiyatı için önemli bir şair,deneme yazarı ve sanat eleştirmeni.Edgar Allen Poe'nun eserlerini çeviren öncü sanatçı olarak bilinir Baudelaire.Sartre bu kitabında şairin yaşam öyküsünü düşünsel bir anlatımla harmanlayıp sunmuş bizlere.Her ne kadar deneme desem de Sartre gibi birinden normal bir deneme yazısı beklemek olmaz tabii ki:))Ne demek istediğimi kitabın 41.sayfasında yer alan şu paragrafla göstereyim hemen."Keskin bir bakışın delip geçemediği tek bir apansız bilinç yoktur onda. Bizim gibi kişilere, bir evi ya da ağacı görmek yetiyor; onları incelemeye pek daldığımızdan, kendimizi unutup gidiyoruz. Baudelaire kendini hiçbir zaman unutmayan adamdır. Görürken de kendine bakar o, baktığını görmek için bakar; kendi ağaç ve ev bilincidir onun gözlediği, nesneler ona ancak bu bilinç aracılığıyla, sanki onları bir cep dürbününden görüyormuş gibi, daha solgun, daha küçük, daha az dokunaklı görünürler."
Göstermeye çalıştığım şey normal bir anlatımdan ziyade yine çok düşündüren,edebi yönü yüksek bir anlatım tercih edilmiş.Zaten kitap hakkında defterime yazdığım kısa not durumu alenen ortaya koyuyor.Hemen paylaşayım sizlerle.
Sartre gibi büyük bir anlatım ustası Baudelaire gibi mutsuz, huysuz, bir bakıma ilençli bir ozanı ele alınca ortaya bir solukta okunan bir yaşamöyküsü-deneme çıkmış. Ozanın özel yaşamından alınan öğeler; anasına, üvey babasına bakışı; yazınla, şiirle, görsel sanatlarla ilişkileri; kadın'a beslediği duygular, yarı varoluşçu, yarı ruhçözümcü bir yaklaşımla incelenmiş.Gerçekten benzersiz bir kişiliğin - ya da Sartre'ın inancına göre, "kişiliği özgür seçimle oluşturduğu yazgının" çarpıcı bir anlatımı."
Paylaştığım bu kesit aynı zamanda kitabın arka kapağında yer alıyor.Kitabın içeriğini tam olarak özetlediği için bu şekilde sizlerle de paylaşmak istedim.Şimdi dilerseniz alıntı bölümüne geçelim.
*Gerek ruh, gerekse beden yönünden, hep uçurum duygusu içinde oldum; yalnız uykudaki uçurum değil, eylemdeki, düşteki, anıdaki, istekteki, pişmanlıktaki, acınmadaki, güzeldeki, sayıdaki vb gibi şeylerdeki uçurum.
*Tanrı olmasa bile, din gene de kutsal ve tanrısal olurdu. Tanrı hükmedebilmek için, var olması bile gerekmeyen tek varlıktır.
*İnsan kendisine, ancak kendisini yaratırsa sahip olabilir.
*Sizi temin ederim ki, saniyeler artık tumturaklı ve güçlü biçimde vuruyor ve de her biri şöyle diyor sarkaçtan fırlarken: "Yaşam'ım ben, dayanılmaz, acımasız Yaşam."
En son paylaştığım alıntının kitapta en begendigim alıntı olduğunu da ekleyeyim.Kitap kolay gibi görünse de asla öyle değil.Okurken bayağı zorlamıştım zihnimi.Yapilan benzetmeler karşılaştırmalar olsun gerçekten çok çarpıcıydı.Zaten Sartre'ın edebi yönünün çok gelişmiş olması anlaması zor olan eselerini bir tık daha zorlaştırmış gibi.Yine de okunması gereken bir Sartre efsanesi olduğunu düşünüyor şimdiden iyi okumalar diliyorum.Kitapla ilgili yorumlarınızı yazmayı unutmayın:)
Hoşçakalın, fslsefeyle kalın:))
18 Aralık 2019 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
-
Merhabalar arkadaşlar.Bugün sizleri farklı bir serüven niteliğinde bir felsefe romanı ile karşılamak istiyorum.Kitap Felsefe'ye giriş ...
-
Yazmaya başlamadan bir fotoğraf çekelim... İlk yayınımıza çok ağır olmayan bir giriş kitabıyla başlayalım istedim. Kızıma Felsefe Öğ...
-
Hepinize merhaba! Bugün diğer felsefi eser türlerinden farklı olarak hem edebi anlamda hem de kurgusal yönden (ütopik ve distopik) muhteşe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder