Hepinize merhaba! Bugün diğer felsefi eser türlerinden farklı olarak hem edebi anlamda hem de kurgusal yönden (ütopik ve distopik) muhteşem bir eserle sizlerle birlikteyim.Cesur Yeni Dünya kitabı Aldous Huxley tarafından yazılmış, tür olarak ''ütopik'' olarak geçse de bana biraz ''distopik'' gelen bir kitap.Kitabın kurgusal yöndeki gerçek türüyle ilgili bu karmaşa zannediyorum ki konunun ''çok ileri teknolojilerin kullanımı'' olmasından kaynaklı.Yazar kitabı 1932'lerin bir ütopyası olarak kaleme almış olsa da, 2000'lerde artan teknoloji ve yapay zeka kullanımı zihnimde kötü senaryoların canlanmasına ve kitabı distopik olarak algılamama sebep olmuştu okurken.Kitap Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde bir grup öğrencinin gezisiyle başlıyor.Burada birim müdürü öğrencilere nasıl insan üretimi yaptıklarını bölüm bölüm anlatıyor.İnsanlar istenilen şekilde üretiliyor yani ileride ne düşüneceği, neyi sevip sevmeyeceği, zaafları ve güçlü yanları o daha tek bir hücre iken belirlenmiş oluyor.Açıkçası distopik olarak adlandırılmasında bu bölümün çok etkili olduğunu düşünüyorum.Müdür bu şartlandırmanın gerekliliğini kitapta şu sözlerle açıklıyor: ''Mutluluk ve erdemin sırrıdır, yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek.Tüm şartlandırmaların amacı budur:İnsanlara kaçınılmaz toplum yazgılarını sevdirmek.'' Bu şartlandırmada elbette ki tüm bireyler tek tip yaratılmıyor.Üst ve alt tabaka olarak ayrılan bu yapay insanlar(mecazi anlamda) kendi tabakalarına atfedilen özellikleri taşıyorlar.Mesela alt sınıf olan bir delta iseniz zaman kaybettirici unsur olarak görülen kitaplardan nefret etmeniz sağlanıyor.Öyle bir şartlandırma ve kabullendirme mevcut ki alt sınıf bir delta bile ''iyi ki alfa değilim'' düşüncesini taşıyor.Biraz düşününce bugün bile insanların çeşitli şekillerde şartlandırıldığını ve bazı statüsel farkların var olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.Kitaptaki ileri teknolojiye sahip bu toplumda aile yapısı tamamen bozulmuş,anne-baba kelimeleri duyulunca bile ürperme geliyor insanlara.Cinsellik aşırı düzeyde serbest,tek eşlilik ise onlar için çok saçma bir kavram.Dini inanç hala var. Ford isminde düzenin kurucusu bir tanrıya inanılıyor ve adına ayinler yapılıyor.Çok spoiler vermeden içerik adına ekleyeceğim ayrıntılar ise ufak bir aşk hikayesi ve düzene baş kaldırma temalarını da içeriyor kitabımız.İçerikten sonra sırada alıntı yorumlama bölümümüz var...
1.)''EĞER FARKLIYSAN YALNIZLIĞA MAHKUM OLUYORSUN.YALNIZ OLANA ACIMASIZ DAVRANIYORLAR.''
Günümüz modern toplumunun en büyük negatif özelliklerinden biri taa 1932lerin romanında bile yer edinmiş kendine.İnsanlar arasındaki bana benzemiyorsa kötüdür zaten,benim gibi düşünmüyorsa yanlıştır zaten gibi önyargıların hala var olması toplumsal gelişmemize ket vurmakta.Yeni bir düşünceyi,tarzı kabul etmekteki bu zorlanma diğerleri tarafından farklı olarak nitelendirilen bu insanların sosyal yaşantıdan soyutlanmasına ve yalnızlaştırılma yoluna itilmelerine sebep oluyor.Zaten geri kalmış olarak nitelendirdiğimiz toplumların özelliklerine bakacak olursak ana etmenlerden birinin yeni fikirlere olan sert ve kabullenmeye direnen tutumlar olduğunu, farklı düşünen insanların gerek toplum gerek hakim düşünce tarafından isole edilip yalnızlığa mahkum edildiğini görüyoruz.Kitapta geçen bu söz bence yazdıklarım için muhteşem bir özet cümlesi niteliğinde.
2.)''KENDİM OLMAYI YEĞLERİM ;SURATSIZ DA OLSA KENDİM OLAYIM.NE KADAR NEŞELİYSE DE BAŞKA BİRİ OLMAK İSTEMEM.''
Kitapta kullanılan yöntemlere (öjenik, hipnopedi (uykuda öğrenme) ve sisteme tam bir baş kaldırı niteliğindeki söz.Daha önce belirttiğim gibi kitapta insandan ona ait neredeyse bütün özellikler çalınmış durumda.İnsanı sadece şartlandırmalara bağlı tutan ve kendisinin bir kimlik oluşturmasına imkan tanımayan,kimlikleri önceden belirlenmiş bir yığın insan üretiminden başka bir şey olmayan sisteme karşı gelen karakterimizin kendi biricik ve özgün kimliğini bulma çabasını en net haliyle gözler önüne seriyor. Öyle ki insan kendisi olamayıp neşeli bir insan olmaktansa kendi kimliğini oluşturup kötü bir huy olan somurtkanlığı da göze alacak seviyeye gelmiş.Yani kısaca ben ben olmadıktan sonra gülsem neye yarar ki mesajı tam olarak bizlere ulaşıyor
Alıntı yorumlarımı da bitirdiğime göre kitap hakkındaki genel görüşlerime geçebiliriz.Öncelikle kitap gerçekten çok akıcı;bir kurgusal olaya bağlı olduğu için okuyucuyu sıkmayacak nitelikte.Ayrıca her ne kadar siyaset felsefesi konularını içerse de diğer felsefe kitapları kadar ön bilgi gerektirmediğinden okuyucu düzeyi olarak da ilgili pek çok kimse tarafından tercih edilebilir.Çok da yakın bir tarihte yazılmamış olmasına karşın bir nevi güncel bir konuyu anlattığından okumada ve yorumlamada sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyorum.Kitapta anlatılanlara siyaset felsefesi bilgisi de katıldığında olaylara çok yönlü bakış açısına sahip olmanıza kesinlikle yardımcı olacak bir eser.Ben okurken kitapta yapılan toplumsal eleştiriler o kadar ilgimi çekmişti ki günümüz modern toplumuna uyarlandığında şu anki zamana bile ışık tutabilir. Özellikle Siyaset felsefesine farklı bir boyutta bakmak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.Okuma listenize ekleyin derim ben...
Kitapla ilgili yorumumu sonlandırmadan önce kitabı okuma listenize eklemenize yardımcı olacağını düşündüğüm bir alıntısını paylaşmak istiyorum sizlerle:
''Hayvanların arasından bir tek biz ''gelecekte bitmiş zaman kipinin''acısını çekeriz.
Hoşçakalın, felsefeyle kalın:)
29 Ekim 2019 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
-
Merhabalar arkadaşlar.Bugün sizleri farklı bir serüven niteliğinde bir felsefe romanı ile karşılamak istiyorum.Kitap Felsefe'ye giriş ...
-
Yazmaya başlamadan bir fotoğraf çekelim... İlk yayınımıza çok ağır olmayan bir giriş kitabıyla başlayalım istedim. Kızıma Felsefe Öğ...
-
Hepinize merhaba! Bugün diğer felsefi eser türlerinden farklı olarak hem edebi anlamda hem de kurgusal yönden (ütopik ve distopik) muhteşe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder